Hyundai’nin Avrupa üretim üssü Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’a giriyor, i10 Avrupa Yolunda…
Aslında buralarda kendimizi biraz otomotiv casusu veya işgalci güç gibi de hissediyoruz… Çünkü, Çekler’in Skoda imparatorluğunu kırmaya gelmiş olan Hyundai’nin en yeni modeli i10 ile, Çek otomobillerine kafa tutuyor gibiyiz…
Birleşmiş Milletler Dünya Mirasları’ndan biri olan Prag, sanki mimarisi edebiyat ve müzik eşliğinde çizilmiş tümüyle gotik ve barok bir sanat eseri!..
Prag, o kadar güzel bir şehir ki, Dünya Savaşları’nda bile “kıyılamamış” ve en az yıkımla kurtulmuş bir gerçek Orta Avrupalı!..
Tarihler boyu, politika, kültür ve sanatın merkezi olmuş olan Prag’a “Yüz Ruhun Kenti” de deniliyor… Tüm Batı, Kuzey, Güney ve Doğu Avrupa’dan gelenler, burayı el üstünde tutmuş ve geliştirmiş, süslemiş, sanatın başkenti yapılmış… Belki de Orta Çağ’ı en güzel anlatan bir müze kent…
Prag, tarihinde son olarak 1968 Prag Baharı ve 1989 Kadife Devrim reformlarıyla daha da güzelleşmiş…
Praha denilen merkezin etrafında halkalar gibi 10 bölgeden oluşan Prag, yürünerek kalbolmaktan keyif alacağınız, zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız, gezilecek en güzel şehirlerden biri…
Hyundai i10’umuz, Stare Mesto eski şehrin parke taşlı sokaklarından, Josefov Yahudi Mahallesine, şirin Mala Strana’ya, oradan Vitava nehrine üzerinde 75 heykelin olduğu 5 asırlık Charles köprüsüne, Hradcany tepesindeki dünyanın en büyük antik yapılarından biri olan Prag kalesine ve Golz Kinsky Sarayı’na doğru hızlı bir tur atıyor…
Vitraylarıyla ünlü St. Vitus Katedrali ve tepeye doğru Avrupalı simyagerlerin buluşma noktası Golden Lane sokağına giremedik, fakat burada yarı gerçek yarı hayal bir gezintiye çıkacaksanız, şehre en az 4 gün vermeniz ve 100 Kuleli bu şehri baştan aşağı dolaşmanız gerektiğini anladık…
Konser salonları, sinemaları, tiyatroları ve galerileri de listenize ekleyecekseniz, ziyaretinizi en az 1 haftaya uzatmanız gerektiğini belirtmeliyiz… Şehir rehberlerindeki sayısız sanat etkinliğiyle kültürel zenginliği karşısında şaşırıp kalıyorsunuz… Festivalleri ise, ayrı bir konu… Yılın 12 ayı boyunca Prag’a neden 17 milyondan fazla bu kadar çok turist geldiğini, kolayca anlıyorsunuz…
Gözlerinizin yorulduğunu düşünmeye başladığınızda farklı bir meydanla karşılaşıyorsunuz… St. Nicholas Kilisesi, sokak sanatçılarının doldurduğu 6 yüzyıllık Karlovy Köprüsü, ünlü astronom Tyco Brahe’nin mezarının da meydanında olduğu 80 metrelik iki kuleli Tyn Kilisesi ve saat başlarında içinden heykellerin çıktığı 6 asırlık Astronomik Saat Kulesi ve hatta kısmen yeni sayılan Nove Mesto da, Prag’ın görülmesi gereken yerlerinden…
Prag’ın şehir sembolleri arasına koyu renkli Çek birasını ve 1.500’den fazla birahanesini de koymamız gerek…
Fakat, romanesk, gotik, rönesans, barok, 19. yüzyıl mimarisi ve geçen yüzyılın Art-Nouveau tarzı yapıları arasından çıkmak istemiyorsunuz…
Wenceslas Meydanı ise, bizlerin favorisi oldu… Perlova Caddesi’ndeki gece hareketliliği, köşe başlarında satılan oyuncak kuklaları, 30 Nisan’daki Cadıları Yakma Töreni (Walpurgisnacht Paleni Carodejnic), ilkbahar boyunca Prazske Jaro eğlenceleri, uluslararası kitap fuarı ve Eylül ayındaki Mozart Festivali için Prag’a yeniden gelmeye söz veriyoruz…
Çek Cumhuriyeti’nin ADAC’ı Auto-Moto-Automobile Club UAMK’a uğrayıp, sonraki duraklarımız Slovakya ve Macaristan için otoban vignetlerimizi alıp, Prag’ı diğer tam modern şehirlerine benzemesine neden olan “Batı Avrupalı” yeni semtlerinden geçerek terk ediyoruz…
Unutmadan, Prag’ın sahip olduğu dünyanın yegane iki kübik evinin önünde Hyundai i10’un tasarımının aykırı durmaması, gerçekten çok ilginçti!..
Nazım Hikmet de buradan bahsetmiş:
“.. yağmurlar içindeydi Prag,
bir gölün dibinde gümüş kakma bir sandıktı,
kapağını açtım.
içinde genç bir kadın uyuyor,
camdan kuşların arasında..”